Rüya Çağla - ZİYARET

Soracak bir Allahın kuluna rastlamadan... 
Tozlu patikalarda, birbirine benzer ıssız bahçelerin arasında yolunu kaybede kaybede...
En nihayetinde...
Çıktı karşına büyük tabela.
Tabeladan sola dönüp, dümdüz gidecektin.
Böylece...
Buldun onu, seslendin uzaktan.
 
Tek dişi vardı ağzında.
Seni bir ayağı daha kısa demir sandalyeye sevinçle buyur edip, 'Gel gel otur, aman düşme ha!' diyerek güldüğünde ilk gördüğün ayrıntı buydu.  
Sonra sarı bir kedi, kapkara bir köpek gördün.
Kuyunun bileziğine ve bir duvar dibine dizili uyduruk kap kaçağı, demlikten bozma saksıda açmış çiçeği, iki göz odadan birindeki eski, kirli yatağı, içeriyi tıkış tıkış, renk renk dolduran -kapıdan şöyle bi bakmayla seçilemeyen- giysi yahut ıvır zıvır yığınlarını...
Briket kondunun kiremitle örtülü çatısını, dallarının bir bölümü çatıya yayılan ağacı, çatının üstüne fırlatılmış yırtık postal  tekini...
Ve sandalyenin de tek olduğunu. 
Bütün bunları ayrıntıdan bütüne dönüştürerek çevreleyen kesif yoksulluk ise ta ötelerden farkediliyordu.
 

 

Oturdun...
Sandalye bi gitti geldi, güldün. 
O da güldü. Güldünüz. 
Ardından veda zamanına dek sordun, söylettin.
Alışkındı belli ki söyletilmeye, hazırdı cebinde cümleleri. Çıkardı, serdi önüne çekincesiz...
Benzerlerinden çok da farkı olmayan, anlatıla anlatıla eskimiş, eskidikçe tazelenmiş, tazelendikçe yer yer gerçekliğini yitirmiş hikâyesini.
Ne dese, ne söylese inandın. Kurcalamadın.
Nasıl isterse öyle anlatırdı...
Hikâye onundu. 
...................?
'Sağdan soldan gelenlerle  işte... Veriyorlar Allah razı olsun.'
...................?
'Ne olursa. Yemek, giyecek, eşya... Bak şunları (...) ailesi verdi.'
...................
'Yok, başkaca bi yardımları olmadı daha.'
...................?
'Yakacağımı aldı senin o arkadaşın Allah razı olsun, kış kapıda...'
....................?
'Yaşım mı? Kaç yaşındayım bilmiyorum ki...' 
 
Akşamın garipliği ölümsüz zeytin ağaçlarının arasından sızım sızım sızarken... 
'Nine' dedin, 'Korkmaz mısın peki sen bu ıssızlıkta tek başına?'
Bildik soruya yanıt verenlerin gülümsemesini yakaladın yüzünde bir an.
'Korkarım yavrum, korkarım elbet ama neylersin...'
Sesindeki umarsız teslimiyet yüreğine bıçak gibi saplandı.
Ne bütün, ne ayrıntı, ne hikâye, ne başka birşey...
Hepsi silindi gitti.
Öyle bir yalnızlık kaldı ki ortada...
Hayatın yerine sen utandın.
Bir suçlu gibi bıraktın derme çatma masanın üzerine, getirdiğin tatlı paketini...
Ertesi gün bayramdı.
 

RÜYA ÇAĞLA
Ekim 2012

Yorumlar: (0)

henüz yorum yok

Neler Yeni ?


Son Yorumlar

2022-10-25 Rüya Çağla - SEVDADIR BU KALBE DOLAN » Mükemmel Bir Çalışma Keşke yeni albümler gelse » zahidce.arabesk